Sende sevgiye küs müsün?

 

Biliyorum her yolculuk biraz ihtişamlıdır.

Dünyaya gelmeyi kabul eden her Ruhun tekamülünün ihtişamı takdire şayan geliyor bana. O kadar çok farklı bakış açısı o kadar çok olasılık var ki. Aman Ya Rabbim herkes kendine biçtiği rolleri nasıl da oynuyor. Farkındalık suyundan içenler de var, bilinmezlik şarabından içenler de.

Ne çok olasılık var. Her güne yazılan bin bir olasılık, çeşit çeşit oynanan roller, bazen kendimize biçtiğimiz rollerin varlığı bana çok gülünç ve kabul edilemez geliyor. Bu mu diyorum? Gerçekten bu mu? Bunu kendime neden yapıyor ya da neden izin veriyorum? Önceleri soru sormayı bilmezdim, amaçlar dünyasında yaşadığımız bilincinden uzak. Şimdi soruyorum, bunu yaşamamın ardındaki mesaj ne? Bu rolü kendime yazmamda ki sebep ne? Bazen bunu kendime niye yapıyorum diyorum. Anlamakta direndiğim durumlar da biçtiğim roller de bir o kadar okkalı oluyor tabi.

Öğrendim sanıyorum, evet farkındayım diyorum, bu sefer öğreti bambaşka bir versiyon da geliyor. Bir halt anlamamışım, öğrenememişim diyorum, ben yine bir halt öğrenememişim. Farkında olmak ya da öğrenmek yetmiyor bazen. Öğrendim demek bile bazen yeni bir sınava kapı arıyor. Kimseye itiraf etmesen bile, azıcık farkındayım dediğin an sanırım sınavın yenisi sana el sallıyor uzaktan. Ee nasıl yapacağız biz bu işi? Bu illüzyondan nasıl çıkacağız? Bu kadar kuvvetli ve dört bir yanını saran illüzyon çemberinden nasıl çıkacağız?

Sevgiyle, farkındalıkla her şey hallolur sandım. Yargısız bir pencereden sevgiyi seçer, kucak açarsam ilerlerim sandım. İnsanların yaraları olduğunu ilk fark ettiğimden bu yana herkesin hikayesine saygı duyar, şefkatle yaklaşırsam bazı şeyleri aşarım sandım. Çok şey aştım, çok şey fark ettim, çok şey katarak kendime ilerlediğimi düşündüm. Yine çok şey diyorum bak belki de başıma yine çorap örüyorum.

Derya da bir zerreyi fark ettim diye çok şey fark ettiğimi sanıyorum.

Öğrendikçe hiçlikte kaybolmak gerektiğini bazen kavrayamadım. Yaralı birini sevince yaralar sarılır sandım. Yaramın sarılmasını yanlış yerde aradım. Belki bilmeden o furyaya daldım. Dalınca çıkamadım. Kendi kendime oluşturduğum o hayal dünyasında sıkışıp kaldım.

Sevgi iyileştirir inancımın bu çağ da işe yarayacağına kapıldım. Bir şey diyeyim mi? Yine de çok inanıyorum. Çevrem yara aldıkça kabuklarına çekilen, kendine kalın kalın duvarlar örmüş, sevgiye küs insanlarla dolu. Kime sorsam çok acı çektim diyor. Kim çekmedi ki? Sevgiye küsmek, onu hayatlarımızdan dışlamak niye?

Ben içimde ki sevgiye olan inancımı durduramıyor, engelleyemiyorum. Bu neyden ya da nereden kaynaklanıyor bilmiyorum. İnancım bazen o kadar büyüyor ki sevgisiz olduğunu gördüğüm, sevgiye küs insanlara pay ediyorum bilinçsizce. Pay etmekle de kalsam keşke beklenti yaratmak ya da sevgiyi elleriyle itişlerini görmek beni üzüyor. Yanlış geliyor sevgiye küsmek, bana yanlış gelen onlara göre dünyanın en büyük doğrularından. Aklım almıyor bazen aklım hiç almıyor. Düşünmek, insanların yerine kendimi koymak fazlasıyla yoruyor beni. Bu rolü kendime vererek neyi kanıtlamaya çalışıyorum bilmiyorum. En fenası ise bir sürü bilinmezliğin içinde pata küte ilerlemek sanırım.


Sevmek, birine sevgi beslemek önceleri bir derde derman gibiydi, yaraya iyi gelen bir merhem, belki tatlı bir gün batımı, içi ısıtan bir sıcaklık, bir dayanak, umudu canlı tutandı, yüzde gülümsemelerdi, kaçamak tatlı bakışlardı, yerli yersiz ufak heyecanlardı belki.

Her yiğidin bir sevme şekli vardı. Sevgi önceden insanlar da çiçek gibi açardı sanki.

Sahi günümüzde sevgi ne? Kim ya da ne unutturdu o masumane duyguları? Sevgiye yanlış anlamları yükleyen kim oldu? Sahi insanlara sevgiyi unutturan ne oldu? Sevginin yerine gerçekten hangi duyguları koyar olduk? Bu kadar varlığın içinde yaşanılan tatminsizliklere bakılırsa pek de başarılı olmamış sevginin yerini doldurmaya çalışmak girişimi. Kimse kimsenin sevgisine de inanmıyor şaşırtıcı bir şekilde.

Hayat ne enteresan, bu devrin en büyük sınavı sanırım sevgi..

BU DEVRİN EN BÜYÜK SINAVI SEVGİ!

Yorumlar

Popüler Yayınlar