Niyet Atölyesi
Bir süredir ufak bir bilinmezlik çukurunda çırpındıktan sonra yine çıkış yolunu gösteren çok şükür ki ilmin ışığı oldu..
Bu aralar odak noktam Astroloji. Hiçbir şeyin boşuna olmadığı şu dünya aleminde; aslında öğrenmeyi seçtikce ardı ardına açılan kapıların varlığıyla ve farkındalığıyla içim kıpır kıpır oluyor ve müteşekkir hissediyorum.
Bilgi edinmenin hazzı bir başka. Bilgiyle gelen bakış açıları, o bakış açılarının yarattığı dinginlik ve tevekkül etmeye yatkınlık hali. Sonra tatlı bir gülümseyişin yüze yansıması.
Olana da olmayana da teşekkür edebilmek. Bu her zaman mümkün olmasa da çoğunlukta bu hali yakalamak bile şahane.
Astrolojinin inanılmaz yol göstericiliği, Yaradanın muazzam matematiksel ilminin bir yansıması. Böyle hayret verici şeyler hayatla uyumlanınca, örtüşünce öğrendiğin bilgi; inanılmaz bir çekim her zerreni sarıyor.
Bu matematiksel ilmin doğurduğu olasılıklar başka bir yazının konusu olsun.
Benim bugünkü niyetim başka.
Durduk yere, -her ne kadar durduk yere desem de ilahi düzende rastlantılar yoktur, her şey muazzam bir sisteme tabi olarak işler- bilirim. Bazen daha iyi anlaşıldığını sandığımdan herhalde durduk yere demeyi tercih ediyorum.
Durduk yere bir atölyenin varlığıyla karşılaştım. Şehrimde böyle etkinlik ve atölyelerin artmasına genel tepkim :) oh be sonunda oluyor..
Atölye "Hadis atölyesi" olarak geçiyor. Hadislerin yorumlanması üzerine yani herkesin heybesine nasibini koymasına vesile. Yaratılan farkındalıklara gebe…
Farkındalığını artıran ve yazmaya iten Rabbime hamdolsun, takip edildiğini bilmek, yalnız olmadığını bilmek, ben buradayım demenin çeşit çeşit yollarının sana açıldığını görmek muazzam bir duygu.
Herkesin bildiği ama belki fark edemediği ya da idrakını tam manasıyla yapamadığı bir konu; Niyet.
Niyet nedir?
Peki samimi niyet nedir?
Aralarındaki fark büyükmüş hem de çok büyük. Yüzeysel düşününce ince detaylar gözden kaçabiliyor.
"Niyet her işin başı, kulluğun sırrıdır!" gibi çok güzel bir cümle kullandı hocamız.
İnsanı bir şeyler yapmaya iten niyetleridir, amaçlarıdır. Bunlar doğrultusunda kararlar alır ve eyleme geçeriz. Ya da kaçımız bir eyleme geçmeden önce gerçekten bir niyet belirleyebiliyoruz? Bilinçli bir niyetten bahsediyorum. Alışılagelmiş, artık rutine binmiş, beynin otomatik olarak yaptıklarını kastetmiyorum.
Niyetle başlıyor muyum? Olana ya da olmayana şikayet etmek kolay! Benim niyetim neydi acaba ya da niyetimde gerçekten ne var diyebiliyor muyum?
Niyetin özü kalpten geliyormuş! Kalbinin sesini, Yaradan'ın sende ki makamından gelen sesi, duyabilen kaç kişiyiz? Ya da o sesi duymaya gayret eden, niyet eden veyahut varlığını hatırlayan?
Şahane bir olay anlattı hocamız, şimdi tam olarak hatırlayamadığım ve uzun uzun yazamayacağım ama beni gerçekten etkileyen bir konuşma.
Yaradan kulları arasından çok ilim sahibi bir kuluna, çok zengin bir kuluna ve şehit olan bir kuluna sorar?
Sana verdiğim ilimle ne yaptın ?
Sana verdiğim zenginlikle ne yaptın?
Sana verdiğim bu mertebeyle ne yaptın?
Kulları hemen cevaplar tabii ki; bana verdiğin ilimle şu işleri yaptım, öğrendim öğrettim, durum olmayanlara yardım ettim, şöyle iyilik yaptım böyle iyilik yaptım vs. Hepsi senin rızan içindi!
Yaradan hayır der, niyetin samimi değildi. Sen kendin için, desinler diye yaptın niyetin bambaşkaydı. Samimi bir niyetle yaklaşmadın, niyetin yoksa amelin hükmü de yok.
Son cümle beni beynimden vurdu, başta bir insanın kafasından kaynar sular dökülmüyor değil :)
Eee dedim her şeye bir niyet koymak hem de öncelik Allah rızası için olan bir niyet, müthiş meşakkatli geldi ilk başta, bu konuşan nefisti tabii.
Sonra o bulutlar dağıldı ve idrakım bana şunları yazdırdı; Yaradan aslında yarattıklarından insanı ayıran özellik olan akıl ve düşünme yetisini fark etmesini, idrak etmesini ve bunu hak yolunda bilinçli olarak kulunun kullanmasını ister!!
Bitti yani bu.
'Düşün, aklında ben olayım, her işin mükemmel olmak zorunda zaten değil'.
Kulu için muazzam bir sistem yaratıp, ardı arkası kesilmeyen nasipler, Lütuflar ve elbette sınavları var ettiği bu dünyada, düşünmek ve idrakını geliştirmeye çabalamak aslında o kadar da zor değil hani! Diğer varlıklardan ayıran özelliğimizi kullanmamızın hikmeti de kıymeti de sanırım burada anlaşılıyor.
Ve dersin sonuna doğru gelen şahane SORULAR.
Bilirsiniz sorular kapıları açar, en doğru SORULAR en şahane kapıları kolaylıkla açar, farkındalık pencerelerini aralar.
İşte o can alıcı soru;
Nasıl bir dostun var?
![]() |
Kuyuya iten mi?



Yorumlar
Yorum Gönder